DEĞER YARATMAK.
Muhtemelen hepimizin hayatımızın bir yerinde duyduğu, okuduğu yada bizzat yaşayarak tecrübe ettiği bir cümle vardır. “Her şeyin bir değeri bir de bedeli vardır”.
Günümüz dünyasında her olgunun bir maliyeti vardır. Bu cümle de her alanda karşımıza çıkar. Nicel ve nitel ölçütlendirmelerde yani somut ve soyut değerlerde kullanılır.
Aslında bahsedilen maliyet toplamda oluşan bir değerler toplamıdır. Bu toplamın karşılığı da bize bir bedel olarak yansımaktadır. Buradaki maliyet ölçütlendirme maliyeti ekonomik değer ile ölçülmeye başladığı için biz de değer kavramının karşılığını nasıl bulduğunu bu karşılığın da iki karşıt yönlü bedelini ele almak istedik.
Günümüzde, tekelleşen bir kısım alanlar dışında hemen hemen bütün sektörlerde kıyasıya bir rekabet ortamı ve yenileşme çabaları mevcuttur. Varolma mücadelesi, büyüme çabaları, yayılma stratejileri, hakim olma hedefleri gibi daha bir çok faktörleri sayabiliriz.
Dinamik, esnek, değişken, çalkantılı, karmaşık ve sınırları zorlayan bir pazar ekonomisi düzleminde adeta yarışan işletmeler, kendi iç dinamiklerini, kapasitelerini ve birikimlerini de kullanarak sürekli daha yenilikçi ve dirençli hale getirmeye çalışmaktadır.
Gelinen noktada artık her ölçüt müşteri odaklılık olarak bakılmaktadır. Her ürünün bir alıcısı olabilir ancak her ürünün çok alıcısı olmamaktadır. Yenilik kavramı müşteri beklentilerini de sürekli değiştirmektedir. Teknolojinin geliştiği, algıların geliştiği günümüz ekonomilerinde artık çok alternatifli ürünler dünyası mevcuttur. Bazen bir ürün muadilleriyle aynı özelliklerde veya daha iyi olsa da iletişim, tanıtım, dağıtım, sunum ve servislerinde yaşadığı eksikliklerden dolayı hak ettiği değerini görmeyebilmektedir.
Ürünün hedef kitlesindeki tüketici profilleri, beklentileri, diğer dış etkenler, çok iyi analiz edilmek zorundadır. Birçok işletme büyüme evresini yakalamaya başladıktan sonra önce ilk büyük hatası olan çalışanlarını ihmal etmeye başlar. İşletmeyi sırtlayan işletme yönetimi olsa da ürünü sırtlayan çalışanlarıdır. Bir ürünün dolayısıyla işletmenin, toplamdan ilk kaybettiği değer, çalışanlarının hak ettiği değeri görememesi ile başlar. Bir örnek vermek gerekirse; Tüketici ile son noktada iletişimde olan müşteri temsilcileri gerekli kurumsal hedefleri öğrenmemişse, kurum kültürü eğitimleri verilmemişse, aidiyat hislerini taşımıyorsa, ekonomik olarak tatmin edilmiyorsa, gerekli motivasyonlar sağlanmıyorsa, tüketici ile ilişkisinde de olumsuz etkiler olma ihtimali yüksektir. Çalışanlarla ilgili her bölümlendirme için örnekler verilebilir.
Her tüketici için ürün değerlendirme kriterleri farklı olabilir. Marka, kalite, fiyat, tasarım, yerlilik, kalite belgesi, ergonomi (kullanışlılık), ambalaj, garanti koşulları, hizmet, servis, ulaşılabilme, süreklilik, temizlik, öngörülebirlik, güleryüz, bilgi alma, geri dönüş, gibi daha birçok kriterler olabilir.
Yukarıda sayılan birçok kriterin biri, birkaçı veya hepsini satın alınan üründe bulan tüketici, ürüne ödemiş olduğu bedelin karşılığını tüketim tatminini yakalamışsa ve hatta yine bu tüketici (müşteri) aynı ürünü bir sonraki ihtiyacında tercih etmeye başlamış ise artık bu ürün bir değer yaratmış demektir. Yani tüketici ödediği ücretin karşılığında, bu bedelin karşılığında beklentilerini fazlasıyla karşılamış ve memnuniyetini de tekrar tercih ederek göstermiştir.
Dolayısıyla ürünü üreten doğru işler yapmış, tüketici de bu sonuçtan memnun kalmıştır. Her memnuniyet, yeni ürün satışı ve yeni müşteriler ile beslenecektir. Artık çok yönlü bileşenlerin bir araya getirildiği ve tüketicinin beklentilerini fazlasıyla karşılayan ürün memnuniyetinden doğan bir değer olgusundan söz edilebilir.
Değer yaratmak üzerine olan bu makaleye ilerleyen dönemlerde devam edilecektir.
Adnan Doğan / 24.03.2020